23 Ocak 2016 Cumartesi

İnsan Organizmasının Besin İhtiyaçları Nelerdir ?

20. yüzyıl başlarında birçok araştırmacı, beslenme nedeniyle ortaya çıkan hastalıkların nedenlerinin araştırılması için ''İnsan organizmasının besin ihtiyaçları nelerdir?'' sorusuna yanıt bulmak için çaba gösterdi.
Böylece, deneye dayanan bilim, sabırla, hayal kırıklığını yenerek ve yanlışlarını düzelterek, araştırmacıların çalışkanlığı ve dehasıyla hastanelerdeki pratisyenlerin incelemelerine son verdi.
Nişasta ve şekerden, yağlı ve azotlu maddelerden, madensel tuzlardan farklı olan besleyici maddelerin besleyici özellikleri kesin bir şekilde kabul edilmeye başlandı. Fizyoloji uzmanlarının, besinlerin özlerini -nişasta ve şeker, yağlı ve azotlu maddeler, madensel tuzlar, su- kullanarak yapay beslenmenin formülünü bulmak amacıyla yaptıkları bu deneyler, ulaştıkları beklenmedik sonuçlar sayesinde bazı biyoloji uzmanlarını ve doktorları epeydir uğraştıran bir sorunun çözümünde de önemli adımlar attırdı.

insan organizması besin ihtiyacı


Bu tür yapay rejimler uygulanan deney hayvanları, çok geçmeden beklenenin tersine zayıf düştüler. Bu hayvanlara doğal ürünlere eşit miktarda şeker, nişasta, yağlı ve azotlu maddeler ve madensel tuzlar (besinlerdeki enerji veren ve besleyici şeylerin yalnız bunlar olduğu sanılıyordu) verilmesinin şişmanlamalarına yol açacağı düşünülmüştü. Ama bunun tersi görüldüğüne göre, demek ki yapay beslenmede bulunmayan bir ya da birkaçının verilmesi unutulmuştu. Bunun üzerine belirtilmeye değer bir sürü çalışmaya girişildi. Bu deneylerde fındık ve tarla fareleri, kobaylar ve köpekler canlı ayıraç olarak kullanıldı.
Deneylerde şu yöntem uygulanmaktaydı: sözgelimi hayvanlardan bir kısmına doğal, öteki kısmına yapay beslenme, temizlemek amacıyla işlenmiş besinlerin özlerini belirli oranda kapsamaktaydı.
Yaklaşık olarak bir ay süren deney sırasında, hayvanlarda görülen bozukluklar -karşılaştırmalı olarak- saptanmaya çalışılıyor ve her gün yapılan titiz bir tartı işlemi ile bu bozuklukların gelişmesi inceleniyordu. Ölenler olursa hemen otopsi yapılıyordu.
1888 yılında Lunin, bir grup sıçana, sırf sütlü rejim uyguladığında, herhangi bir anormallik görmedi. Oysa ikinci grup, sütün özünü oluşturan doğal inek sütünde bulundukları oranda ve toplam ağırlıkları aşağı yukarı doğal sütte bulunan kazein, laktoz, yağlı maddeler ve madensel maddelere eşdeğer bir rejimle beslendiğinde, fareler kısa süre sonra zayıflama belirtileri gösterdiler. Bunun üzerine Lunin, sütte çok az miktarda gelişme için gerekli ve bilinmeyen bir maddenin bulunduğu sonucuna vardı. Böylece besinlerin oluşumunda bilinmeyen bazı maddelerin önemini, ilk olarak Lunin seziyordu.
1905 yılında Hollandalı Pekelharin 'in yeniden ele aldığı deneyler, uzun süre gizli tutuldu ve aynı sonuçlara ulaşıldı; nispeten önemsiz miktardaki çiğ sütün, yapay bir besin rejimine eklenmesi, yemeklere tartışılmaz bir besleyici güç kazandırmaktaydı.

1909 yılına doğru ise Stepp, sorunun verilerini daha da kesinleştirdi: fareleri kendi yaptığı, kurutulmuş süt ve undan oluşan sandviçlerle beslemişti. Sandviçler alkol ya da eter ile yoğrulmuşlarsa (bu yağlı maddeleri yok ediyordu) hayvanların zayıf düştüklerini gördü. Bunun üzerine yağlarda, çiğ sütteki maddelere eş ya da benzer maddeler bulduğunu kabul etti. Ne var ki, bu yeni düşünce, deney hayvanlarının zayıf düşmesini, deneylerdeki beslenme rejiminin tekdüzeli oluşuna bağlayan o zamanki anlayışa ters düşmekteydi.

1906 - 1916 yılları arasında Hopkins, aşağıdaki deneyleri gerçekleştirdi.
Bir grup hayvana, kazein, nişasta, şeker, domuzyağı, mineral maddelerden oluşan bir yapay beslenme rejimi uyguladı; ikinci gruba ise aynı rejim, içine her gün 3 santimetre küp çiğ süt eklenerek uygulandı ve ilk grubun zayıf düşmesine karşılık, ikinci grup şişmanladı. Deneyin on sekizinci günü 3 santimetre küplük günlük süt eklenmesi ikinci gruptan kesilerek birinciye verilmeye başlandı ve bu kez durum tersine döndü. Demek ki, farelerin yaşamları, besinlerine her gün üç santimetre küp yani yarım kahve kaşığı taze sütün eklenmesine bağımlıydı. Hopkins bu, henüz ne oldukları bilinmeyen maddelere ''Beslenmenin yedek etmenleri'' (faktör) adını verdi.

Şekerli, nişastalı, yağlı, azotlu ve mineral maddelerin, sağlıklı yaşam için yeterli olmadıkları, kimyasal analizle de ortaya çıktığı için bu etmenlerin var oldukları kanıtlanmıştı. Ama bu etmenlerin tanımlanmaları işi henüz gerçekleştirilememişti.

İnsan Organizmasının Besin İhtiyaçları Nelerdir ? hakkında daha fazla bilgi için Google 'da Arama yapabilirsiniz.

1 yorum:

avatar

Sevsekte sevmesekte yememiz gereken bazı besinler var. Bunlar insan vucüdunun ihtiyaçlarındandır. Bunları karşılamazsak bünyemiz olumsuz tepkiler verebilir dikakt etmek gerek bunlara..

Back To Top