15 Ocak 2016 Cuma

Friedrich Wilhelm Murnau Filmleri

Kamerayı özgürleştiren isimlerden birisi olan Murnau hakkındaki diğer incelememizi buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Friedrich Wilhelm Murnau 'nun en popüler filmlerinden birisi Son Adam filmidir. Bu filminin esas karakteri, özgüvenini ve özsaygısını tümüyle yaptığı işe, özellikle de üniformasına dayandıran yaşlı bir otel kapıcısıdır. Öykü, bu adamın işini kaybettikten sonra hem kendi gözünde hem de çevresindekiler nazarında nasıl değer yitirdiğini ve bu duruma nasıl tepki gösterdiğini anlatır. Yaşlı adamın dünyası sürekli devinim içindeki otelle, bu parıltılı ortama tümüyle zıt bir durum yaratan, alt orta sınıfın yaşadığı, ucuz, karanlık apartmanlar ve avlulardan oluşur. Filmin başında komşuların üniformaya gösterdikleri ürkek saygı, mistik bir pırıltı taşıyan otoriteye duydukları saygıdır. Büyülü bir gücün, denetleyemedikleri yaşamlarını ve toplumu dağılmaktan koruyacağına inanır gibi, bu saygı gösterilerinden adeta haz bile alırlar. Üniformanın yitirilişi özdeşleşme yoluyla paylaşılan ve üniformayla simgelenen bir gücün yitirilmesi anlamına geldiğinden, komşuların tepkisi çok sert olacaktır. Ancak, tüm sahtelik ve çirkinlikleri toplumsal koşulların ağır baskısı yaratmaktadır.

Son Adam filminden bir sahne (Oyuncu:Emil Jannings)
Son Adam filminden bir sahne (Oyuncu:Emil Jannings)


Kapıcı, ağır bir sandığı taşırken güçlük çekip sendeleyince felaket kendini gösterir. Otelin müdürü olayı görmüş ve adamı tuvalete bakmakla görevlendirmiştir. Bencil ve yapay bir özgüvenin çöküşü kaçınılmazdır. Varlığını üniformasıyla özdeşleştiren yaşlı adam, onu çıkarmak zorunda kaldığında ezilir, küçülür, komşularından da yeni durumuna uygun bir küçümseme ve aşağılama görür; şimdi çevresindekilerin ona gösterdiği acımasızlık, önceki üstten bakan tavrı ve katı kişiliğiyle aynı niteliği taşıdığından, adam bir anlamda bu sonuca layıktır. Film, ahlaki sistemdeki karmaşayı aktarırken, ışıltılı otelle kasvetli ara sokakların simgelediği birbirine zıt iki toplumsal ortamın ''otorite'' tarafından nasıl bütünleştirildiğini göstermektedir.

Son Adam filminde kamera, Karl Freund 'un da katkısıyla yepyeni bir işlev yüklenmiştir. Bu sayede seyirci, film boyunca hem karakterin hem de onun içinde bulunduğu dünyanın dengesizlikleri ile özdeşleşebilme olanağı bulur. Burada sergilenen farklı tavrın temelinde, değişik kamera hareketleri, çarpıcı kamera konum ve açıları yatar. Ayrıca, bazı görsel efektlerin yardımıyla karakterin dünyayı algılayışı, sarsıntıları ya da bir başka deyişle öznelliği sergilenir. Filmin açılış sahnesinde, camlı bir asansörle aşağı inen kamera, koridorlar ve lobi boyunca otelin içinden geçer, döner kapıdan dışarı çıkarak durur, dışarıda yağmurun altında koşuşan insanları görüntüler. Daha sonra, yine yaşlı adamın yerine geçmişçesine, apartmanların arasında, avlularda yürür ve komşuların selamını alır. Bazen insanları itiyormuş gibi ileri kayarken, bazen de onlardan kaçarcasına geri çekilir. Filmin tamamı stüdyoda çekildiğinden, cadde, otel ve avlular bu denetimli ortamda ince hesaplarla aydınlatılmış setin bir parçasıdır. Böylece, kamera da özel asansörle yüklenerek ya da hareketli dekorlar arasında uzun kaydırma ve çevrinme yaparak özgürce dolaşır.

Alman sinemacıların her şeyi görüntüyle anlatma eğiliminin başarılı bir örneği olarak kabul edilen Son Adam filminin önemli özelliklerinden birisi de arayazı kullanılmamış olmasıdır. Öykü örgüsündeki olaylar görsel olarak herhangi bir karışıklığa yer vermeden anlatılabildiği için, filmin anlaşılmama gibi bir sorunu olmamıştır. Karakterin toplumsal statüsünün yüksek olduğu sırada, onu görüntüleyen çekimler hafif altaçıyla yapılmış iken, çöküşüyle birlikte hafif üstaçılı çekimler kullanılmıştır. Yine altaçı çekimlerle, yaşlı adamın otelin duvarları arasında mamevi olarak ezildiği duygusu iletilmiş; sarhoşluğu, omuz kamerasının sarsıntılı çekimleriyle, gözlerinin yaşarışı ise netliği bozulan görüntülerle anlatılmıştır. Öznel kamera ya da öznel çekim olarak adlandırılan bu görüntülenme tarzı, seyircinin ve karakterin gözünün kameranın merceği aracılığıyla eşleşmesini sağlar ve özdeşleşmeyi en üst düzeye çıkarma olanağı yaratır. Belirtilmesi gereken nokta, kamera kullanımındaki yeniliklere gelişigüzel değil, simgesel ve dramatik açıdan gerekli olan hallerle başvurulmuş olmasıdır. Kamera gerektiğinde sabit kalır ve durağan bir görüntü sunar.

Emil Jannings 'in oyunculuğu da filmin etkisini arttıran önemli bir öğedir. Jannings, üniformalıyken dik ve kendinden emin adımlarla ağır ağır yürür, davranışları soyludur. Tebessümü ve selamlarıyla genç bir adam izlenimi yaratır. Üniformasını yitirdikten sonra ise bükülmüş gövdesi, hantal tavrıyla yaşlı bir adam oluverir. Jannings 'in en büyük yardımcısı, yukarıda anılan kamera kullanımı ve aydınlatma teknikleri olmuştur. Sabitliğinden kurtulan kameranın sahnenin içinde dolaşması ve kamera açılarının mizansenin bir öğesi olarak değerlendirilişi, Max Ophüls, Orson Welles ve Kenji Mizoguchi gibi ustalarca daha da öteye götürülecektir.

Kenji Mizoguchi, Orson Welles ve Max Ophüls
Soldan Sağa sırasıyla: Kenji Mizoguchi, Orson Welles ve Max Ophüls


Son Adam filminin finali de ilginçtir. Film adeta bir soruyla biter. İlk ve son arayazı da burada yer alır ve sonraki kısa bölümün bir masal olabileceğini bildirir. Yaşlı adam piyango sayesinde büyük bir servetin sahibi olacak, herkese para dağıtacak, vaktiyle kapıcı olarak çalışıp kovulduğu lüks otelde yaşayabilecek hale gelecektir. Bu 'son gülen iyi güler' tablosu, Hollywood filmlerinin parodisi midir? Yoksa gerçekten böyle mutlu bir son olasılığı mı sorgulanmalıdır? Eğer, zengin olan adamın eksik yanını tamamlayarak yardımsever bir kişi olmasını, insancıllaşmasını, bir başka deyişle karakterin dersini alıp doğru yola girişini anlatıyorsa, böyle bir yorum, bir masal bile olsa seyirciyi rahatlatacak ve filmin bütünündeki anlamı zedeleyecektir.

Murnau, 1927 yılında Fox şirketinden aldığı daveti kabul edip Amerika 'ya gitmeden önce Almanya 'da Tartuffe (1925) ve Faust filmlerini yaptı. Tartuffe, Mayer 'in senaryosuna dayalı dışavurumcu izler taşıyan, 'film içinde film' anlatımı kullanılarak zenginleştirilmiş, görsellik açısından gelişkin ve incelikli bir filmdi. Dünyanın fethi rüyasının anlamını irdeleyen Faust filminde Goethe 'nin şiiri, ışık, gölge, alev, duman ve suyla görselleştirilmiş. Ancak, filmin bazı sahnelerinde açlık ve sefalet sergileniyor, 'sokak filmleri'ne özgü bir atmosfer yaratılarak seyirci ortaçağdan 1920 yıllarına taşınıyordu. Bu filmlerde kamera Son Adam filmine oranla biraz daha durağan hale gelmişti ama Faust filminde uçan halıyla gökyüzünde dolaşan Mefisto ile Faust 'u kaydırmalarla izlemekten geri kalmıyordu.

Murnau 'nun Amerika 'da yaptığı Gündoğumu (Sunrise, 1927) adındaki sessiz filmi de çok beğenildi ve büyük övgüler aldı. Alman gelenekleriyle Hollywood tarzını bağdaştırmış, akıcı uzun kamera hareketleri kullanmıştı. Ancak yaptığı filmlerin beklenen hasılatı sağlayamaması, stüdyo patronlarının işine karışması rahatını kaçırdı. Nitekim Gündoğumu, Amerikan usulü bir son eklenerek görselleşmişti. Murnau, daha sonra Robert Flaherty ile birlikte Tabu (1931) adli, okyanus adalarındaki yaşamı anlatan ve belgesel niteliği taşıyan bir film çalışmalarına başladı. Ancak, iki yönetmenin konuya yaklaşım tarzları birbiriyle uyuşmadığından Flaherty ayrıldı ve Murnau projeyi kendi başına sürdürdü. Tabu filminden adalıların fiziksel çevreleriyle girdikleri çatışmalarla değil, kendi aralarındaki ilişkilerde ortaya çıkan psikolojik çatışmalarla ilgilenen Murnau, filminin kazandığı başarıyı göremeden, ilk gösterimden bir hafta önce trafik kazası geçirdi ve öldü.

Friedrich Wilhelm Murnau 'nun Diğer Filmleri
Nosferatu
Sunrise
Phantom
Der Januskopf
Tabu: A Story of the South Seas
City Girl
4 Devils
Die Finanzen des Großherzogs
Die Austreibung (Kısa Film)
Der brennende Acker

Beyza (15.01.2016)

Friedrich Wilhelm Murnau Filmleri hakkında daha fazla bilgi için Google 'da Arama yapabilirsiniz.

7 yorum

avatar

Friedrich Wilhelm Murnau Amerika 'ya gitmekle bana göre hata yaptı. Eğer Alman sinemasında yenilikler getirmeye çalışsaydı bana göre çok daha kaliteli filmler sunacaktı.

avatar

Berrin hanım bence Friedrich Wilhelm en doğrusunu yaptı almanlar her konuda iyi diye fil konusundada olacaklar demek değildir bence oyunculuğunu değerlendirdi ve hakettiği yere ulaştığını düşünüyorum..

avatar

Bu garip adamın filmleride bir garip.Amerika sektöründe pek başarılı olamadı sanırım.Almanya'da film sektörüne devam etseydi daha iyi filmler çıkarabilirdi.

avatar

Filmlerinin ilginçliği benim ilgimi çekiyor ve ben başarılı buluyordum. Zamanın imkanları günümüz gibi değil kendimde az cok film çekimleri ile ilgilendiğimden biliyorum

avatar

Yeni yeni öğrendim.Gerçekten çok beğeniyorum makaleniz içinde teşekkürler.

avatar

Son adam filmini izleyen şanslı sinema severlerden birisiyim. Filmde oyuncunun duygu sunumu mükemmeldi, bilhassa kendi iç hesaplaşmaları ve kendi egosu ile olan mücadelesini mükemmel hissettirdi izleyiciye.

avatar

Pek bu adam hakkında bilgi sahibi değilim ama sitenizi görürken biraz bilgi sahibi oldum. Bir türlü filmlerini bulamadım?

Back To Top