21 Ocak 2016 Perşembe

Aleksandr Dovjenko ve Filmleri

Sovyet sinemasının sessiz dönemine bakarken, ünlü isimlerin yanında, onlardan hiç de geri kalmaya bir başka isimden, kendine özgü anlatım tarzıyla çarpıcı filmler yapmış olan Aleksandr Dovjenko 'dan söz etmeden geçilemez. Daha ilk filmleriyle Ayzenştayn ve Pudovkin 'in hayranlığını kazanan Dovjenko, ünlü meslektaşlarının aksine kentte yetişmemişti. 1894 yılında Ukraynalı bir çiftçinin oğl olarak dünyaya gelmiş, on dokuz yaşında ilkokul öğretmeni olmuştu. Kalp rahatsızlığı nedeniyle Birinci Dünya Savaşı 'nda askerlik yapmayan Dovjenko, bu dönemde ekonomi okudu. Devrimden sonra Komünist Parti 'ye girerek yoğun bir faaliyet gösterdi; birkaç yıl yabancı ülkelerde görev yaptıktan sonra döndüğü Kiev 'de kitap resimleme ve siyasi çizgi roman ressamlığıyla uğraşmaya başladı.

Aleksandr Dovjenko


Sinemanın kitleler için var olduğuna inanan Dovjenko, bir sanatçı olarak bu alanda çalışması gerektiğine karar vererek 1926 yılında, en yakın film stüdyosunun bulunduğu Odessa kentine gitti. Bir filmin nasıl yapıldığına ilişkin hiçbir fikri olmayan ve ancak birkaç tanesini izlemiş olan Dovjenko, bir iki senaryo çalışmasından sonra 1928 'de Zvenigora filmini yaptı. Bunu 1929 yılında Cephanelik (Arsenal) filmi takip etti. 1930 yılında ise Toprak (Zemlia) filmini yaptı. 1956 yılında kalp krizinden öldüğünde ardında yalnız yedi uzun film bırakmıştı. 1941 yılından başlayarak tuttuğu günlüğünde, Sovyet sinema endüstrisinin işleyiş biçiminden ve çalışma koşullarından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor, birçok projenin gerçekleşmediğini, yaşamının heba olduğunu yazıyordu. Ölümünden sonra Kiev 'de bulunan stüdyoya onun adı verildi.

Dovjenko 'nun filmleri simgelerle yüklüdür ve anlatımı metaforlar üzerine kurulmuştur. Bu yanıyla Dovjenko, Ayzenştayn 'ın da ötesindedir. Gelecekçilikten ve süprematist sanatçı Kazimir Maleviç 'ten çok etkilenen Dovjenko, geleneksel anlatım biçimlerine ve her türlü tutuculuğa şiddetle karşı çıkıyor, bir öykü çizgisini takip etmek yerine işlediği temalara önem veriyordu. Filmlerinde, tarihi ve folklorik öğeler anlık gerçekçi parçalarla, şiirsel çekimler açık bir siyasi propagandayla gizli bir mizah içerecek biçimde hep birlikte yer alıyor; böylece, zamanda devamlılığı sürdürürken mekanda büyük sıçramalara yer veren, görsel metaforlar haline gelen bu filmler seyredenlere tuhaf geliyordu. Onun filmlerinde atlar konuşabiliyor, duvardaki kahraman resimleri çerçeveleri içinden göz kırpabiliyor, hayvanlar havada devrim kokusu alıyorlardı.

Aleksandr Petroviç Dovjenko


Dovjenko da Pudovkin gibi, temalarını kişiler aracılığıyla ortaya koymuş ve karakterlerini kitlelerin tipik örnekleri arasından seçmiş olsa da, gerçeklikle ilişki açısından Pudovkin 'den ayrılır. Örneğin, Cephanelik filmindeki devrimci genç askerle Sen Petersburg 'un Sonu 'ndaki esas karakter birbirine benzer. Her ikisi de devrimci güçlerle ilişkileri aracılığıyla olgunlaşan, basit ve sıradan insanlardır. Ancak, Pudovkin 'in kahramanı bir çatışmada ölürken, Dovjenko 'nun kahramanı karşı devrimcilerce kurşuna dizilse de ölmez, Ukrayna direnişinin bir simgesi olarak gömleğini açıp tüfeklerin üzerine yürür. Dovjenko 'nun çoğu filminde konu edilen şey, güçlenen devrimci bilinci ve gelişen sovyet ekonomisini anlatmak amacıyla kullanılır. Toprak filmindeki kolektif çiftlik, İvan filmindeki (1932) baraj, Aerograd filmindeki (1935) kent gibi. Dovjenko bu tür temel simgeler etrafında çok zengin ayrıntılarla, kendileri de simgelerle yüklü sahneler kurmuştur. Bütün filmleri bir şiir gibi katmanlar halinde açımlanarak yeni baştan okunabilir, yeni katmanlar yeni anlamlar getirir.
Görüldüğü gibi Dovjenko 'nun filmleri, bir yandan onun kişisel özelliklerini yansıtırken bir yandan da geniş, genel temalara yöneliktir. Filmleri, mit ile yaşanan gerçeklik, batıl olan ile maddecilik, daimi ile geçici arasındaki zıtlıklar ve bu zıtlıklarla ilişkili olarak ortaya çıkan ''ölüm'' üzerine kuruludur. Dovjenko ölümü, bir yandan hayran olunacak, tuhaf ama ürkütücü bir olay olarak kabul ederken öte yandan da doğal bir olgu olarak değerlendirir. Ölenle yas tutanlar bir bütünü oluşturan parçalardır. Yaşarmış gibi görünen cesetlerle, ölü gibi duran canlıların görüntülerini istediği etkiyi elde edecek biçimde kullanan Dovjenko, toprağı da yaşam ve ölümü içinde barındıran bir varlık olarak değerlendiriyordu.
Dovjenko 'nun ilk filmi Zvenigora, bir efsane ya da gizli bir hazineyle ilgili efsaneler antolojisidir. Bu efsanenin çerçevesi çok geniş tutulmuş ve Vikingler döneminden devrim sonrası Ukrayna 'sına dek yayılmıştır. Filmdeki yaşlı adam torunlarından birine, bir hazinenin gömülü olduğu Zvenigora adlı büyülü tepenin öyküsünü anlatır. Büyüyüp genç bir adam olan torun, devrimci hareketin dışında kalarak kestirmeden zengin olma hayallerine dalar ve dolandırıcılığa başlar. Daha sonra karşı devrimcilerin bir trene düzenlediği sabotajı destekler. Büyülü hazineye kulak asmayan, Ukrayna 'nın verimli topraklar ve değerli madenler gibi çok başka hazinelere sahip olduğunu anlayan diğer torun ise devrimci mücadeleye katılır. Geçmişin simgesi olan dede, ilerlemenin simgesi olan treni raydan çıkarmayı başaramayacaktır.
Bu özet öykü filmin niteliğini açıklamak için yeterli değildir. Çünkü Zvenigora, fantastik sürprizler, şiirsel bölümler ve çeşitli teknik deneylerle yüklüdür; üstelik derin bir mizah duygusu da taşır. Dovjenko, filminin anlaşılmaz olduğu öne sürüldüğünde kabahatin seyircide olduğunu söyleyerek bu iddiaya karşı çıkmış, filmi izleyenlerin düşünmeye zorlanmasını amaçlarından biri olarak göstermiştir. 1939 yılındaki kısa otobiyografisinde ise bu filmi tüm yaratıcı yönlerinin derlemesi olarak niteler.
Dovjenko 'nun ikinci filmi Cephanelik, Sovyet sinemasının klasiklerinden biridir. Burada da öykünün bütünü değil, tek tek görüntüler akılda kalır. Bu filminde, inançlı bir devrimci bildiri sunan Dovjenko, bir yandan görsel yetkinliğini ortaya koyarken, bir yandan da şiirsel bir hava içinde ve gelecekçi bir yaklaşımla Ukrayna 'da devrimci ruhun doğup büyümesini sergiler. Bunu yaparken devrim yıllarındaki çeşitli olayları önüne sıralamış ve uygun olan görüntüleri seçmiş gibidir. Mekandan mekana, sınıftan sınıfa, siyasi gösterilerden savaş meydanlarına, kiliseye, fabrikaya, karlar arasında ilerleyen trene sıçramalı kesmeler yapan Dovjenko, bazı sahnelerde açık bir nedeni olmayan değişik çekim açıları kullanmıştır. Kuşbakışı görüntüler, çarpıcı diyagonal düzenlemeler ve yakın çekimlerle elde ettiği geometrik biçimlerle, sanatın doğaya ve makineye dayalı olarak biçimlenmesini gerektiğini göstermek istemiş olabilir.

Dovjenko


Dovjenko 'nun özelliklerinden biri de, çoğunlukla kesmelerle elde edilen ''yan yana koyma''ları, tek bir çekim içinde, anlamı en yoğun biçimde değişime uğratacak en uygun görsel imgeyi bularak gerçekleştirmesidir. Örneğin, Cephanelik filminin açılış sahnesinde ilk çekim düzgün, düzenli bir tarlanın görüntüsünü sunar. Ancak, ani bir patlamayla toz dumana karışır ve tarla savaş alanı haline geliverir. Zvenigora filminde tüm olayları birbirine ekleyen bir efsane anlatısı varken ve bu yolla, geçmişle bugün, rüyalarla gerçek yaşam arasında mantıklı bir gelişim bağı sağlanmışken, Cephanelik filminde filmsel anlatımın tüm geleneksel yapısı yıkılır. Böylece, filmin dokusu tümüyle özgürleşmiş ve kişisel nitelik kazanmıştır. Filmin amacı, karşı devrimci Ukraynalı milliyetçiliğin ve şovenizmin maskesini düşürmek, sosyalist devrimi başarmış Ukrayna işçi sınıfının şiirini yazmaktır. Ayzenştayn, bu filmi ''tüm eylemin zaman ve mekan belirlemelerinden kurtuluşunun'' bir örneği olarak göstermiştir. Dovjenko ise senaryosunu on beş günde yazdığı, çekimini ve kurgusunu altı ayda bitirdiği filmle ilgili olarak şöyle diyordu: ''O günlerde, böyle büyük bir temayı uyumlu biçimde sergileyecek yeterli kuramsal bilgim yoktu. Tarz ya da biçim sorunum da yoktu. Bir asker gibi çalıştım, kuralları ve kuramı düşünmedim...'' Bu durum Dovjenko 'nun tüm düş gücünü devreye sokmasına fırsat vermiş, böylece filmindeki atlardan biri dile gelerek: ''Yaşlı adam, kızgın olduğun aslında ben değilim,'' diye konuşabilmiştir.
Dovjenko 'nun üçüncü filmi olan Toprak, hem onun hem de sessiz sinemanın başyapıtlarından biri olarak kabul edilir. Dovjenko, bu filmle kendi doğduğu yöredeki kolektifleşme girişimlerini anlatır. Ama burada da öykü, olay örgüsü yokmuşçasına zayıftır. Ukraynalı genç bir köylünün yaşadığı çevreye ''geleceğin yaşam tarzı''nı bir an önce taşıyabilmek için giriştiği uğraş filminin konusunu oluşturur. Kolektif çiftliğin liderliğini yapan genç adamın değişimi sağlayabilmek için bulduğu yol, bir traktör satın alıp köye getirmektir. Nitekim traktör sayesinde çiftlik hızla büyümeye başlar. Toprak sahipleri, durumdan memnun olmadıkları gibi, köylüler arasında ortaya çıkan birlikten de ürkerler. Genç adam bir gece vurulur ve ölür. Babası cenaze için gelen köy papazını geri gönderir ve oğluna yeni yaşama ilişkin yeni şarkılarla modern bir cenaze töreni yapmak istediğini açıklar. Film bu törenle son bulurken, yağmur ekili tarlaları sulamaya başlar.
Dovjenko bu filminde, yaşamın ve ölümün sürekliliğini, her şeyi kucaklayan, içine alan doğanın görüntülerine dayanarak anlatır. Toprak filminde ölüm, hem merakla beklenen hem de ansızın geliveren bir olaydır. Filmin başında yaşlı adamın ölümü bütün yakınlarınca izlenir; bahçede yeşillikler arasına uzanmış olarak, üstüne eğilen oğullarına öleceğini söylemesi ve son olarak bir elma yemesi, insanın doğayla bir bütün olduğunu gösterir. Bir gece yarısı sevinç içinde dans ederek yürüyen gencin aniden vurulup düşmesi ise çarpıcı ve acı bir sürpriz olur. Dovjenko, vurulma sahnesinden sonra birbiriyle ilgisiz gibi görünen altı ayrı olayı, bütünsel bir izlenim yaratmak üzere şöyle sıralamıştır; gencin karısı odasının duvarlarını yumruklar, köylülerin terk ettiği rahip onları dinsizlikle suçlayarak lanetler, cinayeti işleyen adam kilisenin bahçesine koşup başını toprağa gömer, bir sürü gemlenmemiş at koşar, bir kadın doğum yaparken haykırır, köylüler devrim türküsü söyleyerek gencin cesedini mezarlığa götürürler.
Dovjenko ve filmleri 1930 'lu yıllarda, Sovyet eleştirmenlerce anlaşılmamış ve aşırı biçimci, hatta bozguncu bulunmuştur. Buna karşın sesli film döneminde de birkaç film yapabilen sanatçı, İkinci Dünya Savaşı yıllarında haber filmleri ve belgeseller çekmiş, 1948 'den sonra daha çok senaryo ve kısa öyküler yazmayı yeğlemiştir.

Yazar:Nilgün Abisel

Aleksandr Dovjenko ve Filmleri hakkında daha fazla bilgi için Google 'da Arama yapabilirsiniz.
Back To Top