24 Ocak 2014 Cuma

Microserfler Kitabının Özetini Sizlere Sunuyoruz


Ethan telefon açıp San Carlos'a gelmemi istedi. Vardığımda, mutfağında telsi/, telefonunda birileriyle konuşuyordu. Ben de ultra monitörlü oturma odasında Cellular Buyer's Guide, Dr. Dobbs Journal, LAN Times ve GamePro  dergilerini karıştırdım.
Mutfaktan çıktığında üzerinde Intel t-şörtü vardı, onu daha önce takım kıyafcl ve kravat dışında bir şey giyerken hiç görmemiştim. Üzerinde kot pantolon vardı "Bugün Cuma - 'kot pantolon günü' dostum," dedi.
Kanepede yanıma oturdu, kahve sehpasındaki dergileri yine geometrik olarak yerlerine koyarken bir sessizlik oldu. Beyaz deri koltuğa yaslanırken kolunu sırtım» doğru attı.
BinaryFile Transfer Monthly dergisi hayatımda gördüğüm en sıkıcı dergilerden biriydi. "Penthouse dergisine gönderilen mektupları, hiç kimsenin faik edemeyeceği şekilde sıkıcı şeyler gibi şifreleyen bir şey olsaydı ne olurdu acaba? 'Ben küçük bir batı koleji ikinci sınıf öğrencisiyim,' kelimelerini alıp, 'ITCUSözleşmesi 'nin teknik özelliklerinin frekans aralığına uygun değil,' kelimelerine çeviren bir şifrelenn sistemi düşünsene. Amerikan Ordusu'nun çok gizli operasyonları telsiz üzerinde Navajo yerlilerinin dilinde konuşmasından beri geliştirilmiş en büyük şifrelem» sistemi olurdu."
Ardından sessizleşti ve durgunlaştı ama arkamdaki kolunun tuhaf sıcaklığını hâlâ hissedebiliyordum. Duruşumu düzelttim. Havada bir gerginlik vardı, Hollywood'da rol seçmelerindeki kuzeyli bir okul öğretmeni gibiydi. "Senden istediğim önemli bir şey var dostum," dedi. "Aman Tanrım - oldu işte... ban» asılıyor," diye düşündüm ben de.
Ardından t-şörtünü çıkardı. Soğukkanlılığımı kaybetmemeye çalışıyordum ama yine de Ethan tam olarak, eee, benim tarzım olmadığı için gerçekten çıldırmıtk üzereydim. Aklımı okumuş gibi, "Hıyarlık etme - üzerine atlayacak falan değilim ama senden bir iyilik istiyorum."
"Oh?"
"Sakinleş, o tarz bir iyilik değil." T-şörtünün altından ortalama bir vücut ortay» çıktı, "Gördüğün gibi bir Todd sayılmam," dedi. Ve arkasını döndü, buııu söylediğim için utanıyorum ama nefesim kesildi. Sırtı bandajlar, kurumuş kim, gözenek bantları ile kaplıydı. Sanki kirli bebek bezleri sırtına yapıştırılmış j^ılıl duruyordu. "Sorun... bunlar."
i "Ethan, bunlar da nesi? Kaza falan mı geçirdim? İsa aşkına!" "Kaza mı? Kimin umrunda... ozon... üçüncü sınıfta yediğim salamlı sandviç... yapımı video gösterim biriminin önünde geçirilmiş fazladan bir saat. Sonuçta benim bir parçam, Dan... tüm bu zarar... her ne haltsa. Et benlerim kötüleşti, ki sonsuza kadar böyle olacak, belki de olmayacak."
Kafamı çevirmeye çalıştım ama, "Bu çok aşağılayıcı," dedi ve yerinden kalkıp «ve sehpasının üzerine, tam karşıma gelecek şekilde oturdu, bandajları gözümün e sokuyordu. Yün, plastik ve derisine yapışmış vücut sıvılarının oluşturduğu o-karmaşadan dolayı kendimden geçmiştim. Hiçbir şey söylemedim. "Dan?" diye sordu. '"Evet..."
"Bu bandajlardan kurtulmama yardım etmelisin." "Öyle mi?"
"Bu iyiliği yapacak başka kimse tanımıyorum. Bunu biliyorsun değil mi, Dan?" '"Kimse yok mu?" ! "Hiç kimse."
Biraz daha baktım. "Doktor geçen hafta onları karayolundaki yapraklan ' 1er gibi aldı. Ve siz gerizekalılar, hiçbiriniz ne diye bir dermatologa gidiyorum bana sormadınız. Kimse sormayınca benim de anlatacak kimsem olmadı." "İsa aşkına, Ethan -kepeklerin yüzünden gidiyorsun diye düşünmüştük." "Bende kepek mi var?"
"Şey, öyle çok fazla değil belki." Bandajlara dokundum. Corn Flakes taneleri ' kuruydular.
"Kepek sorunum olduğunu mu söylüyorsun?"
"Ethan. Vücudundaki sorunlardan bahsetmek, maaşından bahsetmeye benzer, setmezsin."
"Peki. Sen şunları çıkarabilecek misin? Kaşındırıyorlar ve canımı yakıyorlar." "Evet, tabii ki."
Mutfağa gidip hidrojen peroksit solüsyonu, alkol ve şeritler halinde kesilmiş ' kumaş parçalan getirdi. Önümde kahve sehpasına oturdu. Ben de bantlan teker fer sökmeye başladım, bir yandan da sırtını silip deri parçalarım kopanyordum. an'dan kopanlmış olanların miktarını düşününce dehşete kapıldım. "Konuşmaya devam ediyorduk. Dermatolojinin son on yılda ne kadar önemli ilerleme kaydettiğinden bahsetti. "Resmen vücudunun içine küçük bir kamera yorlarve doktor, 'İşte sivilcelerin dünyayı böyle görüyor,' diyor. Sivilcelerinin e girip, dışanyı gösteren kameralan var."
;Ona teşhisin ne olduğunu sordum. "Şşşş dostum, bu sadece içimdeki şeytan, iş olduğunu umalım."
•Sonunda bütün plastik, yün, kurumuş kan ve bandajlar gittiğinde, sırtı ayın ün kraterleri bir araya gelmiş gibi gözüküyordu.

Microserfler Kitabının Özetini Sizlere Sunuyoruz hakkında daha fazla bilgi için Google 'da Arama yapabilirsiniz.
Back To Top